Nihat ile birlikte eski MK Misafirhanesi'nin yanında
iddianame
Vatandaştan
Özel sayı, Aralık 2011
Gazete dergi karışımı bir yayın. Gaze-der.
Lanet sistemin, yaşam adı altında dayattığı fatura ve kredi hammallığından zaman ve fırsat bulunduğunda güncellenir.  Daha önce tutamayacağım bir sözü verdiğim için okuyucudan özür dilerim.

Ad kutusu
Özel sayının adı da mı İddianame?
Günümüzde, haber değeri taşıyan herşey, sistemin ve onun devletlerinin suç dosyası içinde yer almaktadır. Baktık ki düzgün haber yok, suç var. Suçları sıralayan, açıklayan, kanıtlayan metine gazete, dergi denmez, iddianame denir. Bu nedenle biz de bu yayının adını İddianame koyduk. Diyeceksiniz, ölümünün 10.yılında Nihat Akseymen'i anmak için çıkan özel sayının adı da mı İddianame. Evet onun adı da... Nihat'a son yıllarında yaşatılan acılar ve onun ölümü de, sistemin ve devletlerinin suç dosyasındadır.
"Size birşey söyliyeyim mi, hepinize, gencine, 'orta' yaşlısına? ('Söyle') Bunca yılın bana öğrettiği bir doğruyu size aktaracağım: İdeallerimiz en güzelidir. Teori serin ve temizdir. Siyaset zorunlu, heyecanlı ama zaman zaman pistir. Kilit insandır. Ama insan, yaratık değil. Temiz, namuslu, güzel insan. Dünyayı yaşanası yapan odur, herşeyin en önemlisi odur."
(4 Kasım 1999'da yayınevi ekibi olarak yazdığımız yaşgünü kutlamasına Nihat'ın 5 Kasım'da yanıt olarak yazdığı iletiden)
Yaratıklar canına kıydılar
Nihat'ın ölümünün üzerinden tam 10 yıl geçti. Her ölüm ardında acı bırakır. Ama bazı ölümler, haksızlık sonucu, erken, vb olması nedeniyle daha çok acıtır. Nihat'ın ölümü de bu ölümler arasındadır.

1. Nihat değerli bir insandı ve erken ölümü insanlık için büyük kayıptır.
2. Nihat kanser olmamış, bilinçli olarak yayılan asılsız dedikodularla ve "parti"de ona karşı atılan kancık adımlarla kanser edilmiştir.
3. Nihat kanser olduktan sonra kanseri yeniyordu ama aşırı dozda verilen potasyum ile solunum yetersizliğinden öldürülmüştür.
4. Nihat öldükten sonra da haksızlık tümüyle giderilmemiştir. 
5. Haksızlık yapanların ya da yapılan haksızlığı sergilemeyerek objektif olarak haksızların tarafını tutmuş olanların hepsi, Nihat'ın adını rozet gibi kullanmaya devam ediyorlar. 

Ben, Nihat'ın eski eşi, en yakın yoldaşı, ölümünde keşkeleri olan çoook eski bir dostu olarak elbet hâlâ acı duyuyorum. Ama bu gazeteyi acı değil, haksızlığa karşı şiddetli tepki duyan bir insan sıfatıyla ve tarihsel arşiv olsun diye çıkarıyorum. Nihat'ın da dediği gibi, "benim bildiğim komünist partisi adalet demektir, haksızlıklara karşı çıkmak demektir". (13/4/2000 tarihli bir mektubundan) Ya da yine onun dediği gibi, " 'taraf olmam' tutumu bile taraf almaktır." (aynı mektuptan) Dolayısıyla insanların duygularına hitap etmeyeceğim. Benim derdim beyinlerle. Ben bu haksızlığa karşıyım ve bunda düpedüz tarafım. Yukarıda yazdığım maddelerin ilkine değinmeyeceğim. Bu ayan beyan ortadadır. Diğerlerini olabildiğince verisel olarak aktarmaya çalışacağım. 
Doğu Berlin Batı'yla birleştikten sonra, Doğu Berlin'deki eski Merkez Komite Misafirhanesi'nin yanında çekilmiş resim. Bilen yoldaşı burada tanıdık, onunla yollarımızı burada ayırdık. Irmak Gibi Mektuplar kitabı adını bu ırmaktan aldı.
Yazı başlıkları
* Nihat'ın kendi kaleminden haksızlıklar
* Bu da benim kalemimden: Haksızlıklara tanıklık ediyorum
Ana sayfaya dönmek için lütfen tıklayın
TAM 10 YILDIR O YOK...
* 2001'de Nihat'ın göndermemi istemeyip katıldığını söylediği yazım: İnsaniyetsizlik sistemin en önemli ajanıdır,
20 küsur yıllık liderine kalleşlik yapan bir örgüt olarak içiniz ajan kaynamaktadır
* Nihat'ı öl-dür-düüü-ler! Bunu kabul etmeyenlerin en az benimki kadar gerçeğe dayanan, bütünsel, tutarlı bir tez sunmaları gerekir.
* Denklemin tek çözümü provokasyondur
OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN
* Partinin paraları
Bağlayın karaları
* Yayınevinin örgütlediği anmaya neden katılmadım
Bilindiği ya da bilinmediği gibi, Nihat'la biz, birçok konuda çok farklı düşünen insanlardık.  Partiden ayrılırken merkez organda tartışma açılmasını ben istemedim. Ama onunla ilişkimizin merkezinde bizim açık tartışmamız, hatta bazen kavgamız, her zaman vardı. Bu gazeteyi çıkarırken de yer yer onunla kavga ettim. Niye şöyle yapmadın? Bu durumda böyle mi tavır alınırdı? Özlemiştim kavgalarımızı. Tek yanlı kaldığı için özlemimi gideremedim. 

Öte yandan 10 yıldır yazışmalarımızı okumayı yüreğim kaldırmıyordu. Bu kez okudum, filmi geriye sardım ve Hangi Allaha İnanıyorsunuz kitabında ulaşmadığım ek bazı sonuçlara ulaştım. O kitapta daha çok, bazı insanların "yanlışlarının" kullanıldığı anlayışı varken şimdi bazı insanların
kendilerinin kullanıldığı fikri ağırlık kazandı.

"Denklemin tek çözümü provokasyondur" başlıklı yazıda, Nihat'ın partiden alacaklı olduğu gayet net para hesabıyla ortaya dökülüyor. Bunu döktükçe ne kadar iğrenç bir provokasyon yaşadığımızı daha iyi anladım. Ama yeterince anlatabildim mi, bilmiyorum. Umarım tüm iyi niyetli okuyucular, açık kafayla okur ve anlamaya çalışırlar. Nihat'ı artık geri getiremeyiz ancak onun yaşadığı olaydan ders çıkarabiliriz.

Onu sevgi, saygı ve özlemle anıyorum.