Şerhi koyan Fatma İzlem benim.

Kongre kararı çıktı, ama ortalık yine durulmadı. Bu arada 1000 Çiçek dergisinin 4. sayısında Yürükoğlu'nun Büyük Dönemeç başlıklı bir yazısı yayınlandı. Yazı legal parti konusundaydı. Dergi kapatıldı. Gerekçe: İki formda iki ayrı adres varmış!

Yani bir yanda, artık iç rahatlığıyla söylüyorum, provokasyon olan bir para tartışması, diğer yanda devletin nedenini bile açıkça söyleyemediği, namert bir yasaklaması. 2000 yılında bu konuları ele alacak bir toplantı daha yapılması kararlaştırıldı. Ben de İngiltere'ye gidip bu toplantıya katılacaktım.

Tam o sırada bizim Taksim'deki ev yakıldı. Yangın yandaki evin damından başladı. Yangının nedeni olarak elktrik kontağı saptaması yapıldı. Sonradan öğrendik ki yan evin üst katında elektrik yokmuş. Yangın olduğunda güneşli bir ağustos günüydü, mahallenin çocukları şimşek düştü, gördük diye ağız birliği ettiler. Önce inanmadık,
sonradan anladık ki çocukların şimşek sandıkları, alev silahı gibi başka bir yoldan yan damın yakılmasıydı. Can yanmadı, kitaplarım yanmadı, birçok eşyamız yandı ve kaldık bahçede. Bu kötü olayı unutturan en güzel şey, tüm insanların içten dayanışmasıydı.

Sonuçta ev önemli değildi. Ben toplantıya yine gidecektim. Bir süre önce İngilizler benim oradaki kalış hakkımı haksız yere almışlardı. Vize için başvurdum. Vize kararı için bir yıl kadar geçmesi gerektiğini, İngiliz İçişleri Bakanlığı'ndan bilgi isteyeceklerini söylediler. Ben orada 22 yıl kalmış bir insanım. Orada okula gittim, yıllarca yaşadım, çalıştım. Bana vize vermediler. Herşey buram buram provokasyon kokmaya başlamıştı.

Benim katılamadığım bu toplantıda, para konusunda dedikodular oluyor kılıfı altında Yürükoğlu'nun emeklilik fonundan alınan binaya el kondu ve aylığı vasıfsız işçi düzeyine düşürüldü. (Toplantının ses kayıtları çok cızırtılı olduğu için koyamadım) Şöyle olmuştu: Nihat ikide bir piyasaya sürülen bu para tartışmasından o kadar bıkmıştı ki, siz alırsanız kongre kararı delinir, ben vereyim, yeter ki siz susun demişti. Böylece iş oldu bittiye gelmişti. O toplantıda ben olsaydım bu asla olanaklı olmazdı. Son derece haksız bir karar olması bir yana, kongre kararlarını, Nihat bile değil, ancak yeni bir kongre değiştirebilirdi.
  
Bu aralarda başka garip şeyler de oluyordu. Ankara'dan eski bir arkadaş, kalktı İngiltere'ye gitti ve oradan herkese para konusunda yalanla dolu kışkırtıcı mektuplar yazmaya başladı. Fiziksel olarak midem bulanmaya başlamıştı. TKP'nin web sitesine göndermek üzere bir yazı yazdım. Web sitesi ile benim internet sunucum arasında teknik uyuşmazlık çıktığından, geri geldi. Nihat'a yolladım ve iletmesini rica ettim. O da önce düzeltti, böyle gönder dedi, ama sonra büyük bir ısrarla bu konuyu kapatalım, çok sinirlerimi bozuyor dediği için yazıyı geri çektim. Bilgi vermesi açısından bu yazıların her ikisini de gazeteye koydum. Özellikle Nihat'ın düzelttiği hali, benim yazdıklarımı geneleyile doğruladığı için önemlidir. Tümünü şimdi okumak için lütfen
tıklayın.

Bu yazının son paragrafı şöyleydi:

"Güzel cümlelerle tartışabilirsiniz ama bu tür provokasyonlara karşı durmak için partide gereken insanlık ve sağduyu eksiktir. Bilinç, birikim gibi büyük kavramları bırakalım, sizde insanlık, vefa olsa RY'ye yaptıklarınızı yapmazdınız. Sağduyu olsa, yahu adam bu kadar malı mülkü parti için harcamış, tabii sigortası olacak der, olanı baltalamaya değil, olmayanı tamamlamaya çalışırdınız. Beni endişelendiren, yoldaşın parası da değil yaşamıdır. Sayenizde yaratılan bulanıklık sonucunda faili meçhul ya da Yavuz Gökmen olayı gibi, artık cinayet olduğu da meçhul tezgahlardan biri  türemesin de..."

Türedi. Ben bu yazıyı 20 Kasım 2000'de yazdım. Çeşitli bilgisayarlardan bu kanıtlanabilir. Yürükoğlu yoldaşım, 11 Aralık 2001'de öldü. Buna geri döneceğim. Önce Nihat ile bizim planlarımıza ve "yüce Türk adaleti"nin provokasyonlara yaptığı katkılara değinelim.

Nihat ile biz, onun Türkiye'ye dönmesi konusunda anlaşmıştık. Ailesinin geçim sorunu olmasaydı, en geç 2001'de dönecekti. Ama para kesilince, önce eşinin ve kızının geçimini ayarlayabilmek için dönüşü bir süre ertelemek zorunda kaldı. Zaten gerçekte hiçbir aslı astarı olmayan bu para tartışmasının amacı, birilerine onu rehin aldırmaktı.

Bu arada, .. iki dava vardı. İlki İzmit TKP davasıydı. Duvara yazı yazmak, ev ziyaretleri yapmak, bir yere bomba süsü verilmiş pankart asmak, İşçinin Sesi web sitesinin adresini evinde bulundurmak gibi "suç"lardan hareketle bir gurup insanı TKP'ye üye olmaktan yargılayan bir davaydı. İstanbul 1 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 1998'e 421 esas nolu dava. Bu "suç"ların bazılarının ayrıca davası olmuş ve beraatle sonuçlanmış, bu dava buna rağmen açılmıştı.
                                                           (Devamını okumak için lütfen
tıklayın)
iddianame
Vatandaştan
Özel sayı, Aralık 2011
Gazete dergi karışımı bir yayın. Gaze-der.
Lanet sistemin, yaşam adı altında dayattığı fatura ve kredi hammallığından zaman ve fırsat bulunduğunda güncellenir.  Daha önce tutamayacağım bir sözü verdiğim için okuyucudan özür dilerim.

Bu da benim kalemimden: Haksızlıklara tanıklık ediyorum


Hangi Allaha İnanıyorsunuz kitabından yer yer atlayarak ve aralara gerekli bilgileri ve bağlantıları katarak aktarıyorum: 

R.Yürükoğlu Sosyalizm Nedir başlıklı bir kitap yazdı. Kitabın anafikri, Sovyetler Birliği'nde kurulanın sosyalizm olamayacağı çünkü, Marksizm’e göre, sosyalizmde meta üretiminin olamayacağı, dolayısıyla sosyalizmin tek ülkede kurulamayacağıydı. Lenin'in başlattığı NEP (Yeni Ekonomik Politika), dünya devrimine kadar idare etmek üzere uygulanması gereken bir ekonomi politikasıydı. Ama Stalin bunları anlamadı, çok ciddi yanlışlar yaptı. Şimdi üniversitelerde referans kitabı olarak gösteriliyormuş. Çok önemli bir kitaptı.

…Ben 1990 yılında çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle partiden ayrılmıştım. Ama her zaman en yakın iki dost olarak ilişkilerimiz sürüyordu. Ben ayrılırken fikir ayrılıklarının açık tartışmasını yapalım dedi, ben istemedim. … Bu olaydan yaklaşık 10 yıl sonra yazdığı kitap, aramızdaki fikir ayrılıklarının yarısından çoğunu ortadan kaldırıyordu.

Aynı sıralarda, ben de bu kitabın araştırmasını yapıyordum. Yaptıkça, karşıma ürkütücü bir manzara çıktı. Baktım dünya ve Türkiye doğal bir toplumsal akıntı içinde değil ki bekleyesin, toplumdan bir hareket yükselsin ve sen de katıl. Bu suni gidişatı durdurmak için birşeyler yapmak zorunlu olmaktaydı. TKP çok küçüktü, parti denecek durumda değildi ama bizim bir fikir üretme geleneğimiz vardı. Görüş farklılıklarımız azalmıştı. Fikir üretimini harekete geçirebilirsek, gerçekleri dile getirirsek büyümek, bölük pörçük komünistleri ilericileri birleştirmek ve halkla bütünleşerek bu gidişe dur demek olasıydı. R.Yürükoğlu ile biz herşeyde aynı düşünmesek de, birbirine güvenen iyi bir takımdık. Önce (1999’da) bir dergi çıkarmaya başladık: 1000 Çiçek. Sonra güzel umutlarla partiye döndüm.

Partiye dönünce iki önemli durumla karşılaştım. Biri, R.Yürükoğlu, ya da Nihat Akseymen, TKP'nin legal olarak kurulması gerektiğini belirtiyordu. Ben de buna yürekten katıldım ama çevremizde kafası açık olmayanlar vardı. Sorun olmazdı. Tartışılır, bir sonuca varılırdı. Yeter ki iyi niyet olsun. Ne yazık ki, karşılaştığım ikinci durum şuydu: Bir baktım, bir para yeme konusudur tartışılıyor. Para yeme konusu, elinden para gelip geçen her müdür ya da siyasi parti lideri için tartışılabilir ama R.Yürükoğlu için tartışılamazdı. 1994'teki provokasyon sırasında çevremizdekilerin yeterince dile getirmedikleri, bizim de para konusu olduğu için fazlaca öne sürmeye çekindiğimiz şu olgu vardı:

Nihat'la biz, ailelerimizden kalan, Ankara'nın Balgat semtinde çok büyük bir arazinin tamamı, Ankara Ulus'ta koca bir işhanının, Kavaklıdere'de bir apartmanın, Çubuk'ta bir çiftliğin, İstanbul Büyükada'da bir yalının yarısı, Ankara Küçükesat'ta ve İstanbul Etiler'de birer apartman dairesinin tamamı kadar mal sahibiydik. Bunların bugünkü parasal değeri TL olarak trilyonlar, sterlin olarak milyonlardır. Biz parayı ilk olarak örgütte görmediğimiz gibi, bu servetin önemli bir bölümünü örgüt için feda ettik. Biz para adamları değildik.   

Yine de, ne hikmetse bu para konusu her an konuşuluyordu. Nihat, partiden kalifiye bir matbaa işçisi ya da ahçı kadar para alıyordu. Bunun çok olduğu söyleniyordu. Sonra emeklilik fonundan bir bina alınmıştı, emekliliğini parti ödedi, bu partinindir deniyordu. Öyle olduğu zaman emekliliği ortadan kalkıyordu. Halbuki onun getirdiği para emekliliğinin belki yüz katını ödemeye yetiyordu. Böyle ıvır zıvır ve haksız bir sürü dedikodu... Amacın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu anlaşılıyordu.

Önce bunları söyleyenlerle yeniden konuştuk, yazıştık. Dedik Denizer'in de çevresinde bulanıklık yaratıp onu avladılar, bu konuyla yalnızca bulanıklık yaratıyorsunuz, birileri Nihat'ı da avlayacaklar. Sonra asıl legal parti konusunu ele almak üzere olağanüstü kongre toplandı. Bu para konusu orada bir daha konuşuldu ve karara bağlandı.

Karar 2
Veli Dursun Yoldaşın Emeklilik Sigortası

Veli Dursun Yoldaşın emeklilik sigortası ve bu sigortaya ait olan bina, yoldaşın şahsına aittir. Söz konusu bina, yoldaşımızın Genel Sekreterliği sırasında kendi emeklilik sigortasında birikmiş parayı kullanarak, emeklilik sigortasına aldığı bir yerdir. Tüzüğümüz gereği bu durum tartışılamaz.

TKP Olağanüstü Kongresi
Haziran 2000

Karar tasarısı olarak kongreye sunan: Savaş Korkmaz
Fatma İzlem’in şerhi: Bu karar yalnız tüzük gereği değil, özünde de doğrudur.

(Oybirliğiyle)
                                                                                           (Devamı yan sütunda)
"...Beni endişelendiren, yoldaşın parası da değil yaşamıdır. Sayenizde yaratılan bulanıklık sonucunda faili meçhul ya da Yavuz Gökmen olayı gibi, artık cinayet olduğu da meçhul tezgahlardan biri  türemesin de..." 20 Kasım 2000'de bunu yazdım, 11 Aralık 2011'de Nihat öldü.