iddianame/dergi
Sayı 1 Mayıs 2009
Ergenekon uydurma bir soruşturmadır, minareye kılıf dikilmektedir. Haksız yere içeride tutulanlar olabilir. Bu durum bu insanların bazılarını hasta edebilir, hatta öldürebilir. Soruşturma kapsamında kamu vicdanını sızlatacak bir sürü gelişme yaşanabilir. Bu sistemin insanların canıyla ve vicdanıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Bunların olması şaşırtıcı değildir. Ergenekon gerçek bir soruşturma olsaydı, o şaşırtıcı olurdu.

1. Böyle bir soruşturmanın geleceği belliydi. Normalde derin devlet, kendisine karşı soruşturma açılacağını sezerse, yıllarca örneklerini yaşadığımız gizli açık çeşitli yöntemlerle adam öldürerek, kimilerini tehdit ederek vb, bunu önlerdi. Oysa bu, geliyorum diye diye geldi.   

Hrant Dink öldürüldüğünde, ardından bir “derin devlet soruşturması”nın geleceği belliydi. Neden?

Hrant Dink’in başına geldiği türden abartılı derin devlet öldürmeleri, faili meçhullerdi. Faili meçhullerin modası geçmiş, onların yerini, cinayet olduğu meçhuller almıştı. Kalp krizi, beyin kanaması, trafik kazası vb,.. Çünkü toplum artık faili meçhulleri doğrudan devlete fatura etmeye başlamıştı. Faturalar da epey yığılmıştı. Üstelik Şemdinli olaylarından beri ortada bir derin devletin olduğu ve muhtemelen de bunun arkasında ordunun bulunduğu açikça hissettirilmeye başlandı. Hatta Hürriyet ve Sabah gazetelerinde bu açıkça yer aldı (Bakınız 4 Şubat 2007 tarihli gazeteler.). Tam derin devletin marifeti olduğu belli olacak bir biçimde Hrant Dink olayı yaşandı. Örneğin, Kerinçsiz'in derin devletin adamı olduğu aşikardı. Dink'e yazılan bir tehdit mektubunda, çocuğunu öldürür Jandarma'nın bahçesine atarım, deniyor. Gerçek derin devlet, ya sessiz sedasız öldürür, ya da, tehdit mektubu yazacaksa, Jandarma'nın bahçesine demez, örneğin denize der. Belli ki bunları ayyuka çıkarıp, bu arada bazı işlerini de ayan beyan "halledip", sonra temizlik numarası yapacaklardı. Alkışlarla karşınızda işte bu numara!

Hrant Dink’in seçilmesi ve öldürülüş biçimi, bu olayda dikkatlerin, hem öldürülene, hem öldürene ve modası geçmiş öldürüş biçimine çekilmek istendiğini gösteriyordu. Neden önceleri garip biçimde uğraşarak, sonra da abartılı bir biçimde öldürerek Hrant Dink’e dikkatleri çektikleri, Ermenistan sınır kapısıyla ilgili yazıda işlenmiştir. Öldürene ve öldürüş biçimine dikkat çekmelerinin nedeni ise, failleri “bulup”, faili meçhul faturalarını “temizleyip”, derin devletin has adamı Tayyip Erdoğan’ı “derin devlete çomak sokmaya çalışan kahraman” gibi gösterme vb, istekleridir.

Emekli Yarbay Talat Turhan’ın Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla adlı kitabında yazıldığına göre, İtalya’da Gladio soruşturulurken olanlar tüyler ürperticidir. Belgeler kaybolmakta, gizli servis arşivleri bile boşaltılmakta, insanlar öldürülmektedir. Bizim Ergenekon soruşturması ise, geliyorum diye diye geliyor ve her girilen yerden, elleriyle konmuş gibi, ya silah ya belge bulunup çıkılıyor. Herhalde asıl derin devlet de bıyık altından gülüyor.

2. Eğer başta derin devlet ile doğrudan bağlı artist bir ekip varsa, derin devlet hakkında gerçek bir soruşturma açılamaz ama bu ekibi yüceltmek için sahte bir soruşturma elbirliğiyle örgütlenebilir. Bu soruşturma da öyledir.

Birçok başka şeyi olduğu gibi, bu soruşturmayı da anlamanın anahtarı, geneli, iz sürdüğümüz parçanın zaman ve mekan olarak bağlantılı olduğu ilgili çeşitli bütünleri, bu bütünlerin birbiriyle bağını doğru anlamaktır. Kapitalizmin sorunları, kapitalist sistem için, dünyayı yönetmek üzere, bir grup çete devletten oluşan yekpare bir derin devlet ihtiyacı yaratmıştır. Bununla bağlı olarak ABD dahil birçok ülke, bu arada Türkiye de, epey bir süre derinden dolaylı yönlendirilmiştir. Unutmayalım Bush bir önceki seçimde mahkeme kararıyla başa getirilmiştir, ABD’de çoğu insan Bush’un hileyle geldiğini düşünmektedir. Michael Moore’ın kitaplarından birinde bunun kanıtları da verilmiştir. Türkiye’de 1997 sonrasında ise DDT (Derin Devlet Türkiye - Bu konu başka bir yazıda açılmaktadır.) ipleri doğrudan ele almıştır. Tayyip beyi de allah değil, dolaylı yönlendirme ve doğrudan yönetimi sürecinde derin devlet yaratmıştır.
 
Belli ki Tayyip Erdoğan, önce Refah’a ekilmiş bir tohumdu. O serada yeşertildi, serpildi, belediye başkanlığına getirildi. Neden böyle diyorum? Örneğin, belediye başkanlığına adaylığını koyduğu zaman, ona yapılan en muazzam "suçlamalar"dan biri imarsız evde oturuyor olmasıydı. Halen %60'ı (o zamanlar daha da fazlasıydı) imarsız olan İstanbul'da bu, "vatandaş Tayyip'e oy ver, o da senden" demenin "derin-devletçesi"(Böyle de bir dil var artık!)ydi. Subjektif olarak karşı çıkıyor gibi görünerek, objektif olarak düpedüz destek verildi. Daha çok örnek sayılabilir. 

Sonra, yine saldırı kılıfında bin türlü reklamla AKP kuruldu. "İktidara"(Tırnaklı çünkü sistem iktidarsızdır artık ve olduğu kadarıyla iktidar da derin devlettedir.) "geldiği"(?) seçimlerden önce, yine, öyle "saldırılar" yapıldı ki, bunlar "vatandaş Tayyip'e oy ver" demenin "derin-devletçesi"ydi. Örneğin, 1990'lı yıllardan, "suç" kaseti buldular. Burada Tayyip bey, yanlış hatırlamıyorsam, 'Kürtler'in de ne mutlu Kürdüm diyene diyebilmeleri gerekir' türünden bir söz ediyordu. Böylesine "mağdurdan yana"(vov!) olan Tayyip bey, bir şiir okudu diye 4 ay içeride yatırıldı. Halkımız mağdurun yanındadır ya, “büyük saldırılar”la karşı karşıya bir mağduru oynaması sağlandı. Daha mükemmel bir reklam olamazdı. Bununla da kalmadı. Tayyip bey seçimden hemen önce yasaklandı, mağduriyeti katlandı. Bu psikolojik hilelerin yanına fizyolojik hileleri de katarsak, artık seçilmesi garantiydi. Yine de son bir psikolojik hatırlatma yapmayı unutmadılar. Oy pusulalarında Tayyip beyin adı silinmemişti. O aday olamadığı halde adı orada tutularak "unutmayın, oylar AKP'ye" mesajı verildi. Böyle bir hukuksuzluğa rağmen seçimler de yenilenmedi!

Biz daha Tayyip bey hapisten çıktığında, yani 1999’da şunu yazmıştık:

"Siyasal planda Fazilet'i yeni bir çehreyle öne sürme manevraları epey bir süredir yürümektedir. Tayyip Erdoğan'ın bir şiir yüzünden 4 ay yatırılması başlıbaşına buna yönelik bir komikliktir. Bu şiiri içeren kitap serbestçe satılırken, İstanbul'un koca belediye başkanı 4 ay hapis yatırılarak 'kahraman' türetilmiştir." (1000Çiçek, Eylül Ekim 1999, sayı 2, s.16)
"Acaba yine emekçiyi Erdoğan'la yeni bir imaja kavuşacak Fazilet'in yanına mı itmek istiyorlar? Yani görünenin dışında birşeyin peşindeler. Bunu zaman gösterecek." (1000Çiçek, Ağustos 1999, sayı 1, s.11)

Yanıldığımız tek nokta, Fazilet çerçevesinde düşünmemiz, AKP’yi akla getirmememizdir. Gerisini gerçekten de zaman göstermektedir. Derin devletler, damgalı mühürlü, genelgeli atama yapamazlar, kadrolarını ancak böyle atarlar... Atama işlemleri, sonraki seçimlerde de benzeri biçimlerde sürmüştür. Örneğin, ordunun darbe tehdidi ve ekranda bunun tabanı gibi görünen Cumhuriyet mitingleri, AKP’nin kazanmasına önemli yardımı olan bir manipülasyondur. Ancak işin komikliğine bakın ki, bu mitingler neredeyse örneğin Türkan Saylan’ın “suçu” gibi gösterilmektedir. Vb....

Tayyip beyi allah değil, dolaylı yönlendirme ve doğrudan yönetimi sürecinde derin devlet yaratmıştır demiştik. Bu soruşturmayla yaratma işlemine devam etmektedir. Ergenekon soruşturması, Tayyip beyi, yalnızca soruşturmaya start verdiği ve kendini savcısı ilan ettiği için kahraman yapmakla kalmayıp, aynı zamanda “gizli tanıklar”ın ifadelerine göre sürekli “ölüm tehlikesi” atlattığı için vb, de  mağdur gösterme işi görmektedir. Son iddianamelerin birinde, bir toplantı tutanağı vardır ki burada Tayyip bey adeta melek olarak gösterilmektedir. Bir güvenlik zirvesi toplantısında generallere şöyle demiş:  “Din istismarı yanlış olduğu gibi, laiklik ve irtica üzerinden de prim yapılması, bunların malzeme olarak kullanılması da yanlıştır. Atatürkçülük herkesin ortak malıdır. Kimsenin tekelinde değildir.” Daha da ötesi var. Başbakan ile Kara Kuvvetleri Komutanı arasında geçen diyalog şöyleymiş: “Başbakan: ‘Kendisinin tarikat şeyhi olduğu apaçık belli olan, sakallı olan bir kişinin başkanlığını yaptığı partiye karşı bir uygulama yapıldı mı?’ KKK: ‘Biz hukuk devleti diyoruz. Siz tavır alırsanız birileri etkilenir.’ Başbakan: ‘Savcılar niçin müdahale etmiyorlar.’” Neredeyse kuvvet komutanları irticacı, Tayyip bey laik ilan edilecek. Belli ki iddianameler, kamuoyuna mesaj iletme yolu oldu. Atatürkçüleri Tayyip beye yaklaştırmak istiyorlar. Tayyip beyin laikliğini ve generaller üzerindeki otoritesini sergileyerek de, AKP’nin demokrat olduğunu sanan aydınlara bir yem daha atıyorlar. Soruşturma görüntüsü ardında oyun sürdürüyorlar.(devamı yanda) 

Gazeteye dön
3. Bir ülkede derin devletin olduğunun iddia edilmesi çok ciddi bir iştir. Hem çok düzeyli ve iyi korunan bir hukukçu kadrosu, hem çok düşünülmüş, iyi bir senteze dayalı iddianame gerektirir. Bu davada ise binlerce sayfalık birkaç iddianame vardır ama bunlar yeterince ciddi olmaktan uzaktır.

Kıbrıs’ta, 9000 sayfalık Annan planı referanduma sunulmuştu. Referandum, evet ya da hayır denecek türden bir oylamadır, dolayısıyla tek cümlelik bir soru olmalıdır. 9000 sayfalık metin okunamaz ki evet ya da hayır denebilsin! Bu Guinness Rakorlar kitabına girecek bir olayken, kimse 9000 sayfalık metin referanduma sunulmaz demedi. Çünkü hepsi artistti. Ortalığı bulandırıp bulanık suda balık avlamak için böyle yaptılar. İnsanlar oy kullandılar ama neye kullandıklarını pek bilmeden. Türk kesimi Türkiye’nin dediğini, Rum kesimi Amerika’nın dediğinin tersini yaptı. Konan hedefe varıldı. Bulanık suda istenen balık avlandı.  

Ergenekon soruşturmasının dev boyutlu iddianameleri de bunu andırmaktadır. Bulanık suda balık avlamak için sular bulandırılmaktadır. İnsanlar bu iddianamelerin ayrıntısına girdikleri ölçüde, konuyu anlamaktan uzaklaşacaklardır, ağaçların arasında kalıp ormanı gözden kaçıracaklardır. İddianamelerin yazılış biçimi de aynen bunu amaçlamaktadır. Adeta bir çuvala karman çorman veri tıkıştırılmıştır. Verilerin bazıları deli saçmasıdır. Bazı insanların adları ortalıkta rasgele dolaşmaktadır. Derin devletin(!) konuşma kayıtları Türkcell’den vb, alınmıştır. Sayılan bazı fiillerin neden suç sayıldığı anlaşılamamaktadır, anlaşılması için bunlar başka bir parça ile ya da bütün ile bağlanmamaktadır. Temizlenmek istenen, halkın faturayı devlete kestiği bazı fiiller ise açığa çıkarılmaktadır. Bu da aralarda gömülü durumdadır. İddianamelerde hiçbir sentez bulunmamaktadır. Tayyip beyin derin devlet tanımına uygun olarak istenen sonuç karmaşası mutlaka doğacaktır. Buna geleceğiz. 

İddianameler ciddi birer hukuki yapıt olmaktan uzaksa da ciddi birer oyun aracı olmaktan uzak değildir. Yukarıda, iddianameler aracılığıyla kamuoyuna Tayyip bey hakkında iletilen mesajları örnek vermiştik. Bir de Baykal örneği vardır. Tuncay Güney ifadesinde Baykal için MİT ajanı imasında bulunmuştu. (Bakınız 15-16 Ocak 2009 tarihli gazeteler.) TRT bunu yayınlamıştı. Bu ciddi bir konudur. MİT mi, değil mi bilemem ama Baykal’ın bir yerlere bağlı oyuncu olduğu açıktır. Halk sızar da bu kanalla birşeyler yapmaya çalışırsa diye, bilerek, adeta görev icabı CHP’nin önünü tıkamaktadır. Bu iddiaya karşı kendisi, “ciddiye alınmaz”, “TRT’yi dava edeceğim” vb, dedi. Ama aynı sıralarda Fazıl Say’ın mektubu yayınlanınca ima adeta ciddiyet kazandı. Bundan sonra çıkan ilk iddianamede Baykal’ı devirme planı ifşa edildi. Bizatihi iddianameler bir oyun aracı olarak kullanılmakta, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla yollu mesajlar bu yoldan yayılmaktadır.  

4. PKK devletin örgütüdür. Zamanı gelince Apo salınacak ve Kürdistan’ın dört parçasını Türkiye çatısı altında birleştirme işini yapacaktır. Bunun, PKK’yı temize çıkaracak ve kısmen meşrulaştıracak çeşitli hazırlıklarını yapmak için de bu tür bir soruşturmaya gerek vardı. Ergenekon soruşturması bu gerekliliği karşılamaktadır.

Apo bir noktada Türkiye’nin Kürt olmayan nüfusuyla da barıştırılacaktır. Bunun için iki konunun kurcalanması gerekmektedir.

Biri: Apo’nun devletle bağlantılarına ilişkin kuşkular artık halkın arasında ayyuka çıkmıştır. Bu doğrudan meşrulaştırılamayacak kadar iğrenç bir suçtur. Zaten doğrudan meşrulaştırılırsa oyun bozulur. Bu konuda, ‘bizle değil ama Ergenekon denen derin devletle bağlıymış, bizim de haberimiz yok’, türünden bir “açıklama” yapılması kaçınılmazdır. Ergenekon adı da “Türk” olgusunu vurgulaması açısından anlamlıdır. Yani adeta, Kürtler’in suçlarına Türkler de ortakmış havası verilmeye çalışılmaktadır. Nitekim, aynı sıralarda, eski İstihbarat-Emniyet yetkililerinden Bülent Orakoğlu’nun, İhanet Çemberi-PKK’yı yöneten Türkler başlıklı bir kitap çıkarması hoş bir “raslantıdır”. Türkiye nüfusunun bir bölümü, Apo Musul Kerkük’ü getirip önemli bir çıkar sağlayınca bunu hazmetmeye, Avrupa kamuoyu da ‘ne yapsınlar bilmiyorlarmış’ demeye hazırlanmıştır. 

İkincisi: PKK terörü diye anılan terörün, kamu vicdanını onarılmayacak kadar yaralamış bazı örnekleri vardır. Hamile kadınların öldürüldüğü, kahpece baskınların düzenlendiği örnekler. Bunların, ancak özel tim tarafından yapılabileceği o zaman da anlaşılıyordu. PKK devletin örgütü olsa da, PKK tabanı devletin adamı değil, dağa çıkmaya zorlanmış gençler. Toplum PKK ile barıştırılacaksa, bu örnekleri üstlenecek bir günahkeçisi yaratılmalıdır. Ergenekon soruşturması ile işte bu günahkeçisi yaratılmaktadır. En kötü olaylar onun üzerine atılmaktadır. 

5. Derin devlet Ergenekon soruşturmasının açığa çıkardığı gibi olmaz ki, o soruşturuluyor ve yargılanıyor olsun. Önce abuk sabuk bir tanım veriliyor, hem de gerçek derin devletin adamı Tayyip bey tarafından, sonra bir soruşturma açılıp, tanıma uygun olarak veri karmaşası yaratılıyor.

Tayyip bey derin devlet konusunda bizi şöyle aydınlatmış:
“Derin devlet denilen devletin kendisi ya da devlet kurumları değildir. Derin devlet, devlet kurumları içinde hukukun dışına çıkılan çeteleşmelerdir. Bu tür çeteler ta Osmanlı'dan beri vardır. Birileri çıkıp sen başbakansın bitir bu işi diyor. Kusura bakmayın da bu zamana kadar hep siz konuştunuz, gerilla, kontrgerilla dediniz. Bundan rahatsız olanların sesi yükselmeye başladı. Biz bu kovana çomak soktuk. Bundan rahatsız olanların şimdi sesi yükseliyor.”(6 Şubat 2007, Hürriyet)

“Derin devlet, kurumlar içinde kendi anlayış veya kutsalları adına yetkilerini aşarak, hukukun dışına çıkmak suretiyle oluşan çeteleşmelerdir. Bazıları ‘Sen iktidarsın, çöz, bitir bu işi’ diyorlar. Kusura bakmayın, bu kadar kolaysa, bunca zaman iktidar oldunuz, ‘gerilla, kontrgerilla’ dediniz. Ne yaptınız, hiçbir şey. Biz şu anda çomağı soktuk. Onun için bundan rahatsız olanların sesi yükselmeye başladı. Faili meçhuller dönemi kapandı. Ama bundan önce, faili meçhulleri dinlemekten başka ne yapıldı? Şimdi tüm bağlantılar üzerinde yaptığımız çalışmalarla bir yerlere doğru varıldı. ....Kimse devleti töhmet altında bırakamaz, bırakmamalıdır. Bugün bağıranlar, bu bağlantıları sebebiyle bağırıyorlar.” (7 Şubat 2007, Hürriyet)

Görüldüğü gibi, Ergenekon soruşturması tam da bu tanıma uygundur. Minare epey önceden yapılmış, kılıfı sonradan uydurulmaktadır. Nasıl uydurulmaktadır? Kimler bu soruşturmaya nasıl sokulmaktadır?

Kapitalist sistemin kâr hadleri düştükçe, düzgün, standart üretim ilişkilerinin yerini, kim kimi kazıklarsa ilişkileri almaktadır. Ekonomide bile ekonomi dışı ilişkiler giderek ağırlık kazanmaktadır. Bu durum devlet içindeki iş ilişkilerinden tutun, kurumlar arasındaki ilişkilere ve günlük yaşamdaki insan ilişkilerine kadar yansımaktadır. Kimin eli kimin cebinde belli değildir. Yani zaten bir kargaşa hüküm sürmektedir. Bu durumu değiştiremeyeceği için sistem, bunu veri alarak, bulanık suda balık avlama yolundan yürümektedir. Bulanıklığa, kafa kol ilişkilerine vb, göz yummakta, hatta bazen araya kattığı adamları eliyle bulanık ilişkiler kışkırtmakta, ama gerektiğinde kullanmak, gerektiğinde şantaj yapmak, gerektiğinde harcamak, gerektiğinde mağduru oynatıp kahramanlaştırmak üzere, bunları doğrudan ya da dolaylı kontrol altında tutmaktadır. İşte Ergenekon soruşturmasında, bu alternatif gerekliliklerin hepsini kullanılıyor. Ayrıca, eski devletin derin faaliyetlerine bulaşmış ve posası çıkmış bazı kadrolar da silkelenip ayıklanıyor.

Soruşturma kapsamında üç tür insan sayabiliriz.
1.Kendi adamları. Bunlar görev yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. Kerinçsiz gibi.
2.Kara çalmak, korkutup hizaya sokmak, eski devletin derin faaliyetlerine bulaşmış ve posası çıkmış olup harcamak istedikleri insanlar.
3.Mağduru oynatıp, sonunda bir de haklı çıkarıp ününü artırmak istedikleri insanlar. Perinçek gibi.

Bu ayrım, çok akışkandır. Örneğin, ikinci tasnifte olan, hizaya girerse üçe geçebilir. Vb...

Tayyip beyin tanımından, net bir sonuç çıkmasının programlanmadığı da anlaşılıyor. Tavşana kaç tazıya tut diyecekler. Ortalığı bir toz bulutu kaplayacak. Hem Tayyip bey “çomak sokma cesaretini göstermiş” olacak, ama hem de yine onun dediği gibi, Osmanlı’dan beri olan bu çetelere son vermek hiç de kolay değil ki net sonuç çıkarabilsin olacak!

Ana sayfaya dön
Kıbrıs’ta, 9000 sayfalık Annan planı referanduma sunulmuştu. Ergenekon soruşturmasının dev boyutlu iddianameleri de bunu andırmaktadır. Bulanık suda balık avlamak için sular bulandırılmaktadır. İnsanlar bu iddianamelerin ayrıntısına girdikleri ölçüde, konuyu anlamaktan uzaklaşacaklardır, ağaçların arasında kalıp ormanı gözden kaçıracaklardır. Adeta bir çuvala karman çorman veri tıkıştırılmıştır. Verilerin bazıları deli saçmasıdır. Bazı insanların adları ortalıkta rasgele dolaşmaktadır. Derin devletin(!) konuşma kayıtları Türkcell’den vb, alınmıştır. Sayılan bazı fiillerin neden suç sayıldığı anlaşılamamaktadır, anlaşılması için bunlar başka bir parça ile ya da bütün ile bağlanmamaktadır.
İddianamelerde hiçbir sentez bulunmamaktadır. Bu nasıl bir derin devlet soruşturmasıdır?

DERİN DEVLET DERİN DEVLET SORUŞTURMASI YÜRÜTÜRSE...
Tayyip beyi allah değil, derin devlet yaratmıştır, bu soruşturmayla yaratma işlemine devam etmektedir. Ergenekon soruşturması, Tayyip beyi, yalnızca soruşturmaya start verdiği ve kendini savcısı ilan ettiği için kahraman yapmakla kalmayıp, aynı zamanda “gizli tanıklar”ın ifadelerine göre sürekli “ölüm tehlikesi” atlattığı için vb, de  mağdur gösterme işi görmektedir. Son iddianamelerin birinde, bir toplantı tutanağı vardır ki burada Tayyip bey adeta melek olarak gösterilmektedir. Belli ki iddianameler, kamuoyuna mesaj iletme yolu oldu. Atatürkçüleri Tayyip beye yaklaştırmak istiyorlar. Tayyip beyin laikliğini ve generaller üzerindeki otoritesini sergileyerek de, AKP’nin demokrat olduğunu sanan aydınlara bir yem daha atıyorlar. Soruşturma görüntüsü ardında oyun sürdürüyorlar.