Ana sayfaya



Bu site VİCDANİ RED sitesidir çünkü:

Ulusal devlet kurulduktan sonra bir süre, bütün kurumlarıyla devlet, burjuva sınıf çıkarlarını tek bir ulusal çıkar olarak temsil eder. Bu süre içinde askerlik, gerçekten vatan borcu olarak addedilebilir. Ortak vatana herkesin ödemesi gereken bir borç olduğu söylenebilir.

Kapitalizm ivme kazanınca, burjuvazi palazlanınca, burjuvazi nüfusun bir bölümünün sırtına basarak merdivenleri çıkar, bu nedenle burjuvazinin çıkarları artık ortak ulusal çıkar olmaktan çıkar. Artık bütün kurumlarıyla ve bayrak gibi sembolleriyle devlet, sınıfsaldır. Ordu da sınıfsal bir kurumdur. Sömürücü sistemin bir baskı aygıtıdır. Bu noktadan sonra askerlik vatan borcu falan değildir. Ancak çocuklarımız disiplini ve silah kullanmaya öğrensinler diye, askere gitsinler istemek doğrudur.

Epey bir süredir, bu durum da değişmiştir. Epey bir süredir diyoruz, çünkü bu süre, aslında 1960’lardan beri işleyen bir süreçtir. Bu süreçte, kapitalist sistem, tarihsel olarak gericileşmenin de ötesinde, giderek insanlığın başına öldürücü bir bela olmuştur. Kabaca 1990’da, ilan edilmemiş bir sıkıyönetimi gizliden uygulamaya koymuştur. Çocuklarımız orduda ne disiplin, ne silah kullanmayı öğreniyorlar. Silah teknolojisinin kaydettiği gereksiz gelişmeler ve kullanılan sinsi yöntemler karşısında, onların kullanmayı öğrenecekleri silahlar da kritik durumlarda işe yaramaz olmuştur. Zaten insanlığın silahı artık fikirler, mitingi de kamuoyunun amaç birliği olmak durumundadır. Zorunlu askerlik ekonomik olarak bedava işgücü ya da angarya niteliği taşımaktadır. Profesyonel askerlik ise paralı tuzaktır. 

Sistem halklara, halklar sisteme güvenmiyor. Ordunun tabanı bizim çocuklarımızdır. Tabanla tepe arasında karşılıklı güvensizlik ordu içinde de vardır. Orduların yönetimleri birbirlerine, kendi ülkelerindeki halka ve kendi ordularındaki tabana olduğundan çok daha yakındır. Bu gibi nedenlerle günümüzde iç savaştan başka hiçbir gerçek savaş olamaz. Oluyor görünen dış savaşlar Kemal Sunal'ın "7 bela Hüsnü" tiplemesindeki gibi danışıklı savaşlardır. Karşı tarafı içerden ele geçirirsin, sonra "savaşırsın" ve senaryoda yazılmış sona ulaşırsın. O zaman bu savaş, dış görünümü ardında aslında iç savaştır. Örneğin, Saddam ABD’nin adamı olduğuna göre, Irak’ta ölen Amerikan askerleri gerçekte Amerika’nın iç savaş kurbanlarıdır. Örneğin, PKK Türkiye devletinin örgütü olduğuna göre, bu kirli savaşta ölen Kürt genci de Mehmetçik de devletin iç savaşta öldürdükleri olarak aynı kategoridedir. 


Dış düşman açısından ordu tamamen gereksizdir. Varlığı yalnızca içerde ya da dışarıda iç savaş yürütmek içindir. İç savaş da mertçe, açık ve net tutum alarak değil, sahte kılıflarla, yapay gerekçelerle olabilir. Çünkü mertçe yürütülen bir iç savaşta, halklar ordu tabanıyla bir olabilir ve tepedekileri tükürüğüyle boğabilir. Ordular tehlike varmış izlenimi yaratarak silah sanayini haklı çıkaracak, böylece sistemin kârlarına kâr katacak, oyunlarda istenen rolü oynayacak birer artist işi görmektedir. Çocuklarımızı, paralı ya da bedava çatıştırıp, çalıştırıp, kendi sistemsel çıkarlarına kurban etmektedir. Artık askerlik vatan hizmeti değil batan hizmetidir. Batan bu sistemi kurtarmak bizim çocuklarımıza mı kaldı?

Biraz Türkiye’ye bakalım. 12 Eylül’ü getirenin ordu olduğunu, bu darbeden önce askerlere banka kapılarında zenginlerin paralarını korumak için nöbet tutturulduğunu, darbeden sonra ise kaç gencin asıldığını, tutuklulara en iğrenç işkencelerin yapıldığını, bunları yapan Kenan Evren’in yıllarca Marmaris’te keyif çattığını, GATA’da ayrıcalıklı tedavi gördüğünü biliyoruz. Kenan Evren her Kürdü PKK’lı diye tutuklayarak PKK’yı güçlendirme görevini yerine getirmiştir. O, sonunda Kürdistan’ın Türkiye’nin bir eyaleti ya da özerk bölgesi olacağını bildiği için bunu yapmıştır ve aynı nedenle de, bir süre önce Marmaris’ten, öp babanın elini, ya da damdan düşer gibi, eyalet sistemini savunan sözler yumurtlamıştır.     

Türkiye’de ordunun rolü için daha çok şey söylenebilir. Laiklik yok, sözde onun bekçiliğini yapar. Tank üretir ki emperyalist Türkiye komşu ülkelerde sahte iç savaşlar körükleyip para kazansın. Şemdinli olaylarından beri derin devlet gibi gösterilmesine susarak bile bile şerefini oyunlara malzeme yapar, sonra insanlara orduyu küçük düşürme davaları açar. Tayyip beye karşı görünür, ama darbe tehditli mitinglerle AKP’nin seçilmesini sağlar. Abuk sabuk muhtıralar yazar. TSK partisi gibi davranır. Bunlardan da önemlisi, İzmit depremi Gölcük Askeri Tersanesi'nden tetiklenmiştir. İstanbul depremi de acaba, tam Marmara fay hattı hizasında olan Pendik Tersanesi'nden mi tetiklenecektir? Bu iç savaş değil de nedir? Yeri geldikçe yazılarımızda bu konulara özgürce değineceğiz.

Zorunlu askerlik derhal kaldırılmalıdır.
Vicdani redcilere yapılan baskılar derhal sonlandırılmalıdır.
Askerliğe karşı çıkanlara bir daha asla dava mava açılmamalıdır.
Bu da bizim muhtıramızdır.